Geçen ayki sayfa görüntüleme sayısı

30 Ağustos 2009 Pazar

SEN DE BAŞINI ALIP GİTME


ben suyumu kazandım da içtim
ekmeğimi böldüm de yedim
alkışı duydum,
ihaneti gördüm
sesim de oldu sessizliğim de
seviştiğim de oldu benim
sen de başını alıp gitme ne olur
ne olur tut ellerimi
hayatta hiçbir şeyim az olmadı senin kadar
ve hiçbir şeyi istemedim seni istediğim kadar
sen de başını alıp gitme ne olurne olur tut ellerimi
ne olur,
ne olur
Söz: cem karacaMüzik: nil burak

kal* geldi..


Yiyemezsin Demedim Mi - Pir Sultan Abdal -
Güzel aşk cevrimizi
Çekemezsin demedim mi
Bu bir rıza lokmasıdır
Yiyemezsin demedim mi
Yemeyenler kalır naçar
Gözlerinden kanlar saçar
Bu bir demdir gelir geçer
Duyamazsın demedim mi
Bak şu aşkın haline
Ne gelse söyler diline
Can ü başı Hak yoluna
Koyamazsın demedim mi
Aşıklar harabat olur
Hak yanında hürmet bulur
Muhabbet baldan tatl'olur
Doyamazsın demedim mi
Girelim Ali serine
Çıkalım meydan yerine
Küfrümüz iman yerine
Sayamazsın demedim mi
Pir Sultan'ım der Şah'ımız
Hakk'a ulaşır rahımız
On'ki imam katarımız
Uyamazsın demedim mi


eee ramazan ya o iftar programı senin, bu sahur programı benim izliyoruz ailecek..trt de istanbul sazendeleri çıkıyor..onları görünce kızlarla altunizade kültür merkezine gittiğimiz akşamlar geldi..ne eğlenirdik be...sonra gece yarısı üsküdara yürüyerek inerdik..hatta bir keresinde parkın yanından geçerken dayanamayıp saldırmıştık salıncaklara..sonraa bizim okuldan bazı hocaları televizyonda görünce bir hoş oluyorum..işte her zamanki gibi bir akşamdı da bu ilahiyi dinlerken pir sultan,ali, on iki imam geçince hemen balıklama atladım..ilahinin orjinali buymuş meğersem..vihu yihuuuu!

Aytmatov2


Üçü bir arada bu sefer.: cemile, deve gözü, selvi boylum al yazmalım… en güzeli cemile olduğu söylense de ne bileyim belki selvi boylum al yazmalımı okurken hep aklıma Türkan soray ve kadir inanır geldiği için ve hep onları düşündüğüm için bence en güzeli oydu..yönetmen atıf yılmaz can vermiş filme gerçekten.


aytmatov 2. dünya savaşını ve onun getirilerini çok güzel anlatmış. ağdalı olmayan bir dille ve samimi biçimde…kutsal ekmek, kutsal toprak ve insan…bununla beraber okuduğum hikayelerinde hep bir yasak aşk var…bu bizim türk kültürüyle pek bağdaşmasa da dönemin kırgızıstanında var olabilen bir şey sanırım…


atıf yılmaz der ki: "sevgi emektir ve emekle edilir."


28 Ağustos 2009 Cuma

^^bugünlerde duyduğum en güzel söz^^

''baharda meyve bahçesine gel.
orada ışık, şarap ve narçiçeklerinin içinde cananlar var.
gelmezsen, bunlar önemli değil.
gelirsen bunlar önemli değil."

MEVLANA

çıptım çırptım karıştırdım,kendimi onla yarıştırdım...




Ramazan da tatlılar benden… annemin baklava macerasıyla başlayan ramazan benim her akşam yaptığım ve pek güzel olmayan tatlılarımla devam ediyor. Bugün cheese cake yaptım..yine pek güzel olmadı..ama durmak yok, yola devam.
.bu tarifi de bir blogdan aldım..aslında görüntü olarak süper..ama yaptığım tatlılar tatlı olmuyor. çünkü ben çok tatlı şeyleri sevmiyorum..ve o korkuyla az şeker koyuyorum...ama annemle konuşurken de şeker aldıkları yeri değiştirmelerini söyledim:)
yaşasın yemek yemek

27 Ağustos 2009 Perşembe

8)

good night benjamin

4*4


kınalayıp göndermek.

Bu akşam iftarla beraber iki acı haber geldi evlerimize…4+6 asker şehit oldu.allah mekanlarını cennet etsin..ama insan neden demeden kendini alamıyor…

1.bomba: nöbette uyuyakaldığı için teğmenin verdiği cezadan dolayı dört askerin şehit olması..ceza da pimi çekli el bombasını tutmak..çok yazık oldu
2.bomba ise; mayından dolayı altı kişi…hem de türk silahlı kuvvetlerine ait olduğu idda edilen mayınlar…

Bu iki olay beraberinde acı, gözyaşı ve zılgıt getirdi..sorumlularına ne olacağını kimse bilmiyor ama bir gerçek varsa birileri yüzünden birileri ölüyor…
Anneler, babalar kınalayarak, davulla zurnayla askere gönderiyorlar.ve kırmızı bayrağa sarılı tabut geriye dönüyor…haa hiç mi şehit olamayacak..olacak tabi..ama insanların canı da yukarıdaki iki durum gibi bedava olamamalı…böyle giderse bırakın Kürtleri , Türkler bile çocuklarını askere göndermez korkarım..yine de vatan sağ olsun.

Bense erkek olsaydım ve askeriyenin durumu benim için daha elverişli olsaydı sonuna kadar asker olmak isterdim, ve asker olarak da ölmek isterdim…ama nasip, kısmet işte.

26 Ağustos 2009 Çarşamba

efeelerin "efe"si


falaş flaş..türkiyenin ilk kopya buzağısı "Efe"nin sağlık durumu çok iyi:D

Bu arada ilk kopya koyun dolly nin de hakkını yemeyelim,etini yiyelim:D


buzağı diyince aklıma ilkokul geldi birden..hiç unutmam bir sınavda birleşik kelimeler sorulmuştu..soruda söyleydi aşağıdakilerden hangisi birleşik kelimedir?ben de balıklama "buzağı" yı işaretledim.. çünki; biz evde şiveyle konuştuğumuz için buzağıya buzağı demiyoruz,kulağa daha hoş gelen "buzak" diyoruz..ama imla klavuzu benimle aynı fikirde değil tabi..ben de sınav psikolojisiyle buz-ağı diye birleşik bir kelime diye düşündüm..sonuç hüsrandı tabi...bir de öğretmenime itiraz edince git imla klavuzunu getir demez miiii...gittim getirdimm..hoca bulmamı söyledi..ben de kendime güvenmiş bir halde yoktur diye aradım,tabi bulunca bana kapak oldu ama neyse, onlar eski de kaldı..allahtan:)
*emrah resmini niye mi koydum...biir çok hoşuma gitti,, ikiii heralde imla klavuzu gördüğümde ben de o haldeydim..

iç seslerim

dün elifle konuşurken iç seslerim

- küfretti hem ona hem bana hem anneme
-bağırdı deli gibi
-batsın bu dünyayı dedi, orhan babadan
-etrafta dolanan köpeğe tekme atmamı,
-salak kızlara&salak erkeklere çarp iki tane,
- millet oruç tutarken coca colasını yudumlayan kapalı kadının başından aşağı dök o kolayı,
-git al kpss kitaplarını,
-(kitap parasını duyunca) yuhh, kan emiciler
-elif iyi ki varsın, hayvan, dedi..
-son olarak baktı gözlerim karadenize livaneli den sevdalım hayatı patlattı..

ohhh..

dün..

ilk teravihimi kıldım..o kadar uzun zaman olmuş ki teravihe gitmeyeli..başta rahat edemem diye düşündüm ama bizim imam da bir jet imam olduğu için sağolsun,çok sıkılmadım...45 dakikada bitti..bir de ben ibadetin kenarda, köşede yapılamsı taraftarıyım..ööyle ortalarda rahatsız oluyorum her kesin gözü önünde..yurtta bile herkes yattıktan sonra yatsıyı kılardım..neyse ki dün hiç rahatsız olmadım..bir de merve yi gördüm,sevindim..

yücel çakmaklı


dün vefat etti allah rahmet eylesin...aslında benim onunla tanışmam dün oldu..çok acı...yine tv de zaplarken trt de bir türkan şoray filmi gördüm ve balıklama daldım...ana!bizim türkan kapalı..şaşırdım..ekranın altında da "yücel çakmaklı anısına" yazıyordu..bu film benim yıllar önce okuduğum huzur sokağı adlı kitabın sinemaya aktarılmış haliydi...sevindirik oldum...
*sağcı kanat bir kanadını daha kaybetti..gittikçe kalite+muhafazakarlık azalıyor malesef...

24 Ağustos 2009 Pazartesi

UNUTMADAN..

bu da benim tepki fotoğrafım..pek öyle ahım şahım bir şey değil ama olsun..millet kendince tecavüzcü coşkun,kemel sunal,küçük emrah,kedi,köpek,inek gibi karakterlerle bir sürü tepki verdi..ben de onlardan geri kalmayayım dedim..yazı uyduruk bir şey oldu ama neyse..bu arada bu da en çok izlenilen fotoğrafım82 izlemeyle...

MEM Ü ZİN

Mem u zin

En çok bilinen kürt destanı. Şunu fark ettim ki bir şeyleir bilince sürekli bir halde de ja vu oluyorsun ve bu süper bir şey.
Aslında bakıyorum da benim böyle şeylerle pek de ilgim olmaz..neden mem u zin..olay şöyle başladı…tubayla uzun zamandır tiyatroya gitme planı yaparken bir gün ben bir durak yürümeyi göze aldım ve erkenden indim…yolumun üstünde olan musahipzade Ekrem tiyatrosuna uğrayıp aylık bülteni aldım..şansıma sezonun son oyunlarına yetişmişiz.bir de bunları profesyonel oyuncular değil de üniversiteli gençler oynuyordu. Ayrıca müzikaldi.bir önceki coreliaunus faciasının üstüne güzel giderdi.bir de bedava olması tabi ekmek kadayıfının üstündeki kaymak gibi geldi..eh ne de olsa öğrenciyiz daaa…bülteni incelediğimde en uygun uyunun mem ü zin olduğuna çoktan karar vermiştim bile çünkü hem hafta sonuydu hem de bir kürt destanıydı bu da tubanın özü demekti..kürt meselesi olunca ağzını açıp gözünü yuman bununla beraber tek kelime Kürtçe bilmemesiyle ironi miktarını fazlasıyla taşıyan tubaya bunun iyi geleceğini düşündüm..zira öyle oldu..
Gerçekten izlerken büyük zevk aldığım ve oyunculuklarıyla da gözlerimi yaşartan bir oyun ve destandı..müzikler zaten Kürtçe..ben de zaten bayılıyorum böyle etnik, mistik farklı şeylere..birden içine çekti beni..bu içimdeki yönetmen olamanın ukte olarak kalması da taa bu gündendir..çünkü burada oynanan satranç sahnesi benim için dehşet bir zeka örneğini barındırmaktaydı..bununla beraber bir gün gerçekten yönetmen olsam bile, önüme tüm imkanlar dökülse bile hiçbir şey yapamamanın korkusunu şu an bile içimde hissediyorum ya neyse…tiyatroyu izlerken benim çocuğum da böyle olmalı dedim..allah kah halay çekiliyor kah ağıt yakılıyor felan..bununla beraber oradaki bir müziğin tuba asi dizisinin de müziği olduğunu söyleyince kısmen hayal kırıklığı yaşadıysam da bunun üstünde çok durmadım..tabi ilerleyen sahnelerde çocuğumun tiyatrocu olabilme ihtimalini aklımdan çıkarıp attım, yoğun yakın temastan dolayı..(vay bee ben de elif şafak nasıl basit bir şeyi uzun yaıyor diye merak eder dururdum..demek olması gereken\aklına gelen her şeyi yazınca böyle oluyormuş)ve tiyatro bittiğinde herkesin yüzünde buruk bir tebessüm vardı,mutsuz sondu…
Tiyatronun üzerinden çok geçmeden bir diğer kürt arkadaşım olan elifle konuşurken laf arasında bu da, bana filmini de izlememi tavsiye etti, de nereden bulacağımı söylemedi..demek ki bu büyük bir efsane dedim..ondan sonra önüme ne kadar kürt gelince de mem ü zin diyordum…herkes ”ayy, çok acı” deyip devamını getirmiyordu…eliften bir de müziğini aldım..
Son zamanlarda da kürt açılımı diye başlayıp daha sonra demokratik açılım diye devam eden bir açılım gündemde…bu hükümet de açılım üzerine açılım gerçekleştiriyor..aklıma Cüneyt arkının “ açılın üleyyyyn” lafı geldi nedense..bir eski türk filmlerinde onun,tek başına yirmi kişi bir elden geçirmesi avrdır ya neyse…işte öyle demokratik açılımı konu edinen bir haber programında bir bili adamı mem ü zin den partlar okuyup, kürt kültürünün ne kadar güzel olduğundan bahsediyordu..tabi yine kulaklarım kabardı..sağolsun spiker de Kürtçe bilmediği için tercümesini de ettiriyordu..böyle latif sözler kaldı kulaklarımda..bununla beraber bu yıl Mardin üniversitesinde Kürtçe bölümü açılacağının da müjdesini verdi programa konuk olan kişi…elif adına sevindim…o zaten seçmeli olarak bu dersi alsa da ileride onun işine yarayabilir.
Yine geçende zaman gazetesinin haber kısımlarını atlayıp,kültür sanat bölümüne gelince “trink”diye bir ses yankılandı beynimde..yine mem ü zin vardı..bu sefer onun yazarını da öğrenmiş oldum…ahmed i hani adında Hakkarili bir aydınmış..
İşte hepsi bu kadar..ama mem ü zin benim gözümde bir yap boz gibi, gün geçtikçe yeni parçalar eklenen.yeni r şeyler öğrenince yazmaya devam edeceğim..

MEM BI DÎCLE'RA DI BEYÎVE / MEM'IN DİCLE'YE SESLENİŞİ 'Ey Şıbhetê eşkê min rewane.. / 'Ey benim gözyaşlarım gibi dökülen nehir..Be Sebr û Sıkünî aşiqane / Ey âşıklar gibi sabırsız ve sükûnetsiz nehir..Bê Sebr û Qerar û bê Sıkûnî / Sabırsız, karasız ve sükûnetsizsin, Yan Şıbhetê min tu ji cinûnî? / Yoksa benim gibi sen de deli misin?Qet nine jibo tera qerarek / Senin için hiçbir karar kılmak yok, Xalıb di dilê tedaye yarek.' / Galiba senin gönlünde de bir yar var.'

ağlamak istiyorum..


eeveeet bu greve ben de katıldım....cidden gidişat çok komik görünüyor..bu gün ben de destek mahiyetinde bir fotoğraf koydum ve şu ana kadar aldığım en çok eleştiriyi aldım.belki de diğer fotoğraflarımıa yapılan eleştirilerin toplamı ancak bu kadardır..

gülüyorum ağlanacak halime...bununla beraber puana çaık unutmuşum en yüksek puanlı fotoğrafım da bu:s....ama site eskiye dönsün sileceğim bu fotoğrafı...
kendim fotoğraf yapmaya çalıştım ama hepsinin boyutları çok küçük kaldığı için ben de bunu yükledim...
sonucu ben de merak ediyorummm

23 Ağustos 2009 Pazar

iş inada bindi




















şte böyle...site üyeleri hala protesto ediyorlar..ama şimdi aksi tepkiler de ortaya çıktı..yeni fk cılar ve yeniyi sevenler...bense bu fotoğrafların zaten site yönetimi tarafından silineceğini bildiğimi için kopyalama gereği duydum...
böylece insanlar daha üretici olurken, yeni yüklenen -normal- fotoğraflar zayi oluyor çünkü protesto edenler o fotoğraflara bakmayı ve onları elşetirmeyi dahi reddediyor..
bakalım site yönetimi mi yaman site üyeleri mi?merakla bekliyorum..ben de bugün güzel bir tepki fotoğrafı koymayı düşünüyorum..bunun sebebi hep gerçekten yeni site için hem de bunca çağrıya karşı kulaklarını tıkayan fk yönetimine gıcıklık olması için..kendi fotomu da buraya yüklerim:)





sitede grev var :)




uzun zamandır fotokritiğe takılmıyordum..çünkü makinem bozuk..her neyse geçenlerde arşivden bir tane yükleyeyim dedim.. eee fotoğraf yükleyince de devamlı siteye bakmak zorunda hissediyorum kendimi birisi bir şey yazdı mı diye...genelde hüsrana uğruyorum ama önemli değil..ben öyle millete eleştiri yazıp bana dönmelerini isteyecek kadar pişkin değilim yaa..




her neyse benim favori fotoğrafçılarım da fotoğraf yükleyince mailime geliyor..ve böylece hemen onlara eleştiri yazabiliyorum..bu gün de böyle oldu ..sitede tanıştığım nadir insanlardan olan hatice hacam da fotoğraf yüklemiş.ben de hemen siteyi açıp baktım...güzel bir fotoğraf beklerken siteye protesto vardı fotoğrafta...gerçekten de sitenin yenilenmesiyle beraber kullanışsız bir hale geldi ama insanlar devamlı üretiyorlar bunun üzerinden...bas bas bağırıyorlar fotoğraflarla...haklı tepkilerini çok değişik fotoğraflarla dile getiriyorlar...resmen site grev yapıyor..işin güzel yönü eğer pro üye değilseniz siteye ya üç günde bir foto yükleyeceksiniz yada eleştirilerinizden aldığınız 25 artı puanla yeni foto yükleyebiliyorsunuz... böylece üyeler devamlı eleştiri fotolarını yüklüyorlar, birbirlerine olumlu eleştiri yapıyorlar, tekrar tekrak yüklüyorlar..


vaayy bee,,, vayy bee....diyorum içimden




daha ne olsun..

photoshop


photoshop benim için ne mi? fotoğrafta vazgeçemeyeceğim bir şey..her ne kadar ingilizce olduğundan bütün programlar tam manasıyla kullanamasam da elimden geldiği kadar karıştırıyorum bu programları...bilgisyarımda iki tane photoshop programı var..zaten ondan bayağı ağrlaştı ya neyse...bir tanesi photobie, diğeri adobe photoshop cs3..iki programı das tam manasyla kullanamadığım için birinde yapamadıklarımı diğerimnde yapıyorum..gayet zevkli de..bir fotoğrafı bin şekle sokabilme ihtimalim var..




bu aralarda -polar- işlemine el attım..hep fotokritikde görüyordum ama nasıl olduğunu anlamıyordum..aslında başta makinenin özlliğidir diye düşünmüştüm ama geçenlerde yine "shoplar"ken polar diye bir bölüm gördüm...ve hemen atladım ve ortaya güzel şeyler çıktı




:):):)

hayatımızdaki "STARS"














































geçende popstar alaturkayı izliyorum.o program da türban açılımı yapıp ilk kez türbanlı bir bayanı yarışmacı ekranlara çıkardı..ve bu oradaki jüri üyeleri ve sseyirciler tarafından genel kabul gördü..ben ise çağulculık bakımından kapalı bayanların her alanda olmasını savunmakla beraber kadının\kızın kendine yazık ettiği görüşündeyim..her neyse bu onun sorunu...

sonra bir de düşündüm ki hayatımızda ne kadar "star" var. sorsalar iki tane yıldız ismi sayamayız..büyük ayı, küçük ayı,kutup yıldızı,zuhal yıldızı,güneş ve on iki burç dışında benim sayabileceğim bir yıldız yok malesef..aslında buna pek de ilgim yok...
bununla beraber "star" sıfatıyla sıfatlanan bir çok şey günlük hayatımıza girdi...

+converse allstar, adidas süperstar sadece ayakkabıda..ah ahh o mürdüm rengi coverse de hala gözüm var ya neyse...bununla beraber zeynebin beğendiğini beyaz one star da fena sayılmaz.
+gittikçe gençeleşen süperstarımız ajda pekkan ve megastar tarkan da unutulmamalı..ne de olsa hepimiz tarkanın (0-şimdiki yaşına kadar) özel hayatını ayrıntılarıyla biliyoruz.malesef..
+ benim vazgeçemediğim o ıslak tadıyla tabi ki coco star,lezzetli anlar
+ülkerin çıkarttığı ama benim pek sevmediğim meyveli sütlü şekerler;stars
+herkesin beğenerek izlediği ama benim bilim kurgu filmleriyle aram olmadığı için zerresini izlemediğim star wars
+vee bin dereden su getirsem arınamazsın diyen yyyyyyyyyıııııııııldız tilbe...


#sen beni onarıp,onarıp neden kırıyorsun..

murat bozzz...her şeyi yak..

bu yaz tuttuğum şarkılardan biri..her ne kadar çoğu kız cecillinin limon çiçekleriyle dolup taşsa da bu şarkının yaz mevsimi ruhuna aykırı olduğunu düşünüyorum...ve başlıktaki söz bence vurucu...


bununla beraber "yalanlarla beni kandıramadın, kalp temiz ya malum olur" bölümü ise aklıma türklerin çokça kullandığı bir atasözünü getirdi...

21 Ağustos 2009 Cuma

TOPRAĞIM,ANAM,BABAM,HER ŞEYİM


Toprak ana, toprak ana

Cengiz aytmatov a saygı duymam bununla başlamadı tabi..selvi boylum al yazmalım da bir efsane benim için…ama bu kitap dehşet bir şey…hiçbir kitabı okurken ağladığımı hatırlamıyorum ama bu kitapta ağlamadığım yer az…her ne kadar bizimkiler gülmesin diye klima çarptı desemde ağlamadan edemedim ya hu…ve kitap bittiğinde işte benim çekmem gereken film bu dedim..

Ya lanet!allahtan uzun zamandır tv izlemiyorum. Bu ne basit filmler, diziler, klipler.oha dedim yaa…ya ben yönetmen olsam diye yine içimden, kalbimden, damarlarımdan geçirdim..ah ah…hele var ya en sinir olduğum şu klipler..altı üstü dört dakika olan ve hepsinde arkada ya da önce cıbıl kızların dans ettiği bu klipler bana cinnet geçirttiriyor..ah ah…benim ahımı aldı bu yönetmenler ..bunların sonları bilinmez.

* allah rahmet eylesin Cengiz aytmatov.

EY ORUÇ TUT BİZİ!


Ramazan geldiii
Bu ilk oruç…uzun zamandır hep beraber yiyeceğiz..bizim evde maalesef beraber yemek yeme adeti yok..aslında bundan şikayetçi değilim ama insan ara sıra da beraber olmayı özlemiyor değil…hep beraber duaya kalkan eller..yağan nurlar..annemin devamlı gittiği ama benim devamsızlıktan kaldığım teravih namazları..sonra akşam çayları…

Herkes eski ramazan deyip durur televizyonda, özellikle de yaşlılar…ama benim yaşım küçük olduğu halde ben şimdiden özlüyorum o geniş aileyi..şimdi çekirdek aile olarak varlığımızı sürdürme telaşesi içindeyiz..

Hayırlısı..

islambol


İstanbul benden gün geçtikçe daha da uzaklaşan biri gibi..okulda dördüncü sınıf olma böyle bir şey…ayrılmaya az kala şimdiden özlemişim gibi…ayrılınca çok özleyecekmişim gibi..kim bilir..halbuki ben kendimi şartlandırmıştım asya dan avrupaya geçerken bütün sıkıntıları asya da bıraktığı dönünceye kadar rahat olmaya…ve her an boğaza nazır arkadaşlarla acı bir çay içmeye…sonsuza kadar…bu ikisi en sevdiğim şeyler İstanbul da…halbuki ben, ben…neyse…uzakta olsa bile İstanbul bu haliyle kartpostal edasıyla kafamda hep duracak ve bir gün canım sıkıldığında ona koştuğumda bana kucağını açıp bana sıkıca sarılacak..

11 Ağustos 2009 Salı

persepolis..

bu yanda gördüğünüz kara kız persapolis filminden...güzel filmdi vesselam..iran daki devrim bir gencin gözünden başka nasıl anlatılabilirdi bilmiyorum..hiç dervim görmedim, allah da göstermesin.


her neyse, bizim hava suriye viyana derken şimdi de irana gidiyor..sinirle karışık kıskançlık kokuları geldi burnuma birden bir de baktım bendenmiş...her neyse ben yine hem yazdım hem oynadım:)kızım sem otel filmini izlememişsin diyorum,orda zevk için adam öldürüyolar...beyaz kadın ticareti felan olmasın..hoş sen de beyaz kadın sayılmazsın ama:D:D:D böyle bir kuşku düşürdük içine bakalım ne kadar etkili olur:)

garfield olmak..


zahide hep derdi sen garfield a benziyorsun..ben de hiç de bilem..ben türkan şoraya benziyorum derdim..hatta bunu kanıtlmak için de MSN testlerinden yaptım valla türkan şoray çıktı..



acı ama şimdi kendimi garfield gibi hissediyorum hem de yağmur altında kalmış garfield..bugün hümle buluştuk..ev bakmak için antalyadan geldi.ve hemen ev buldu..hem de allah rahmet eylesin bir teyze öldü ev ve eşyalar bizim kızlara kaldı dolayısıyla...eski eşya derken bir gramofon eksik bayağı eski..ama öğrenci için idaaare eder...neyse bizimkiler bayağıı güzel temizlemişler, bu günde dönüyorlar antalya ya ben de iç geçirdim...kısm-kanmadım desem yalan olmaz..onlara mutluluklar dilerken bana da tekrar dan atın beni denizlere çalsın lütfenn..

8 Ağustos 2009 Cumartesi

üç yusuf bir islam..


3
yusuf
1
islam

bir ali köse kitabı...kitabın giriş kısmı cat'ın yusuf oluşunda geçirdiği evreleri anlatıyor...yusuf islam müslüman olduğu ilk zamanlarda tamamen gelenekselci davranıp sakal ve cüppe giymişti,bu dönemde ilahi söylemek bile ona kötü geliyordu..2.yusufta bunları aşmış veilahi söylüyordu..3. yusuf şarkı söylüyordu...bunun imanına halel getirmeyeceğini biliyordu...hulasa..ali köse ye saygı duyuyorum..

üniverSitem2..


üniversite demişken bir deee bizim okulun bitirme tezi var...bitir bitirebilirsen..resmen taz seni bitiriyor...bi de danışman hocanı bekliyosun günlerce sanki bir şey varmış gibi..ama görünce hocanın hiç değişmediğini ve seni hala bir ezik gibi gördüğünü anlayınca kayahan dan atın beni denizlere şarkısını kendine armağan ediyorsunn..

üniverSitem..


bir çok liseli şöyle düşünür: üniversiteyi kazanayım sonrası harika olur..sanki alice harikalar diyarında....böylelerinin kafalarına bir şaplak atıp kaçmak istiyorum...asıl zor olan üniveristeden sonrası...bu aralar yaşadığım sorunlardan olsa gerek üniversiteli depresyonuna girdim...yer yok, yurt yok...acıların çocuğu gibi oldum..allahtamn son sene..aslında son sene olması da bir dert....ales var kpss var...ayvası var narı var....var da var...dertler derya olmuşş.....hulasa yanlışlıkla bir üniversite adayı bu yazıyı okursa üniversiteyi dehşet süper bir şey sanmasın...çünkü beraberinde bir çok sorumluluk geliyor..hele de istanbuldaysan..bazen babandan para istemeey yüzün tutmuyor...ama ihtiyaçlar da bitmiyor...işin kötü yönü hiç bir şey kesin değil..yolun sonunda aydınlık mı var yoksa kanalizasyon borusu mu bellli değil..ahh çok dertliyiimm...peküüü diyorumm..kaderime boyun eğiyorumm..bakalım hayat bize ne getirexcek...ama serdar ortacı yoran bu hayat bize ne yapmaz kii

CARPE DİEM*

böyle bir yazar okuduğumu sanıyorum..bununla beraber dün ölü ozanlar derneğini izlerken pardon uyurken orada da bu kelime geçiyor...anlamı hayatı yakala...
aklıma başka bir film daha geldi "sıkıysa yakala"..hayatımız film olmuş zaten.

artık...

artık bir çok şey gibi fotokritik de tat vermiyor...

bunun bazı sebepleri var.

1.fotoğraf makinem bozuldu,fotoğraf çekemiyorum.
2.daha iyi bir makine almak istiyorum, ama ona paravermek istemiyorum.
3.fotokritik de herkes gettolaşmış, herkes kendi arkadşaına yorum yazıyor ..
4.fotokritik de fotoğrafınla dikkat çekemezsin,mutlaka eleştiri yazman lazım.
5.ben öyle bir insan değilim,olamam da..
6.flicker a geri dönmeyi düşünüyorum..

fotoğrafı seviyorum yaa bu işte de bir zekilik emaresi var..

2 Ağustos 2009 Pazar

bahara kadar bekle,bandini

Bir kıytırık kitap daha…aslında kıytırık derken bir felsefesi olmayan..kitap aslen İtalyan olan fakat Amerika da yaşayan fakir ama gururlu bir aile tablosunu anlatıyor…beni etkileyen tarafı ise; fakirlik her yerde aynı ve acı bir şey..bu zaman kaybını da sırf zahideye inat olsun diye okudum...bitti nihayet..

DİŞLER ARASI DİYALOG

20lik diş: her tarafım ağarıyor..

Başka diş: bir de utanmadan konuşuyor..senin yüzünden boğuldum burada bee

Bir başka diş: acı yavrucağa çıkamıyor yerinden..

20lik diş: çıkmayacam işte..

Bir başak diş: komik hem de buJbana bebek bezi reklamını hatırlattı..hülya Avşar oynuyordu.

Öbür diş: çıksana kardeşim… senin yüzünden biz de mahvolduk, bela mısın yaa, hiç planlarımızda yoktun, gayet güzel gidiyordu her şey, dişistanımız gayet de güzeldi.

Bir başka diş: senin yanındakiyle gayet seviyeli bir beraberliğimiz vardı ama bana dayanamadı..en sonunda da doktor aldı onu…

Başka diş: belli belli..onun yokluğunda hayvan gibi büyüdün..etrafa saldırıyorsun..

Bir başka diş: salak salak konuşma… burada mesele ben değilin 20lik çıtır..

Başka diş: öyle ama bu da pek utangaç çıktı…kendi çıkamıyor..doktor ya meydana çıkaracak ya da tamamen kökünden halledecek meseleyi nihahahaahha

Bir başka diş: duyduk heralde ben de oradaydım..

Başka diş: ee ne konuşuyosun o zaman..

20lik diş: ben annemi özledimL

Bir başka diş: anneeemm az kaldı şurda iki hafta sabret..

Öbür diş: kardeş çık yaa iki haftayı bekleme.. çıkta şu inci beyazlığını göreli..midye içindekilere döndün heee…olan bize oluyo ama..

20lik diş: off!!

üfürüktenn..tenn...tennn

Sezai karakoç’un samanyolunda ziyafet adlı kitabını okuyorum da; üstad gerçekten ramazan orucunu ne güzel tasvir etmiş… tam bir insan gibi… gelen, bir süre bizimle yaşayan ve özlemle giden…karakoç’a olan hayranlığım arttı.. sadece mona rosa’sını okumuştum onun..o da şiirdi.. güzeldi.geçen yıl iclal’le trabzon’a giderken yolda okumuştum onu…mona roza, siyah güller, ak güller…Ve karahindibağı çiçeği mi, otu mu bilmiyorum ama her neyse ben de onu bir an insana benzettim…böyle bazı insanlar var;hani derler ya üfürükten nem kapanlar, işte o cins insanlar…bir rüzgarla bütün köklerini, bütün bağlarını koparanlar…bunların dostlukları da öyle…dost dedim de aklıma biri geldi;kara hindi bağı cinsinden olan

kendimi japon gibi hissediyorum!


Kendimi japon gibi hissediyorum çünkü onlar az çok kendini belli ediyorlar.ve sağ olsun türk milleti birini gördüğünde memleket bilmede en az üç atmada tutturuyor…
Ayıptır söylemesi benim burun kemerli de… her kes anlıyor Karadenizli olduğumu…bu bence kötü bir şey değil ama geçende cağaloğlunda kitapevi yayınlarına girer girmez adam bana demesin mi Rizelisin..benim tabi içimden şarteller attı -hayır- dedim, gür bir sesle …adam elinde purosu hafiften mors oldu, söylemem için bekledi ama söylemedim…Ofluyum rizeye on beş Dakka arabaylan… Bu arada geçende serviste bir kız da sordu nereli olduğumu gıcıklığına Kayserili dedim. inandı galiba…

Aslında burnumun kemerli olup olmaması beni çok da ilgilendirmiyor.. cenab ı rabbül alemin özenip yaratmış…ne diyor ayet biz onları en güzel şekilde yarattık…ben de diyorum ki semiğna ve etağna….bununla beraber bir gün yurt dışına gidersem orda da bana sen Trabzonlusun diyecekler diye ödüm patlamıyor değilJ