Geçen ayki sayfa görüntüleme sayısı

23 Şubat 2010 Salı

Sonbahar kaç şiire kaç resme kaç filme konu olmuştur? saysam sayamam, belki bir tane bile söyleyemem ama her insanın sonbaharı vardır illaki bu orta yaş dönemi değildir. insan da sene gibi sürekli değişir ve dönüşür. Yazı olur, baharı olur…üzüldüğünde yağmur vurur yanaklarına.. ya birini kaybetmişsindir üşüyorsundur yapraklarını döken ağaç gibi ya da hoyrat bir rüzgar derin bir darbe vurmuştur sana. Etkisi uzun zaman üzerinden kalkmaz…o zaman göçmek lazım gelir kuş gibi güneylere kuzeydeysen, hava değişikliği iyi gelir..bazen de bazı bünyelere kötü gelir…yeni insanlar yeni mekanlar yeni kavramlar bana çok uzak ama belki sana yakındır yani ben alışkanlıkları olan biriyim…vapurda bile her seferde hep oturduğum yerde oturmaya dikkat ederim, evde hep aynı kanepede hatta yurtta aynı tuvalete gitmeye. Belki sen farklısındır , farklı olsan iyi olur çünkü benim gibilerin sonbaharı uzun sürer dönenceler üzerindeki gibi..sen sen ol ekvator ol, hep yağış al ama mutluluk gözyaşları olsun bunlar benim gibi olma, değişmeyi de bil, alışmayı da…çünkü ben çok acı çektim böyle olmaktan..sana öyle diyorsam hemen de bukalemunlaşma, hemen de alışma biraz bekle hemen değişmek de iyi değildir zannımca yoksa insanlığını kaybedersin böyle, böyle..acı çekmeyi de bilmelisin bazen, kendine acı çektirmeyi de…ömür çok mevsimli olmalıdır bence hep kış olmamalı hayat ya da hep yaz…üç dört mevsim olmalı hayat…ben en çok yağmuru severim..benim hayatımda en çok ilkbahar ve sonbahar olmalı…seninkinde de olsa iyi olur ya beni anlaman için! yine de sen bilirsin. bazen renklilik iyidir fakat muson yağmuru da istemez…Bangladeşli arkadaşım orada yedi iklim yaşandığını söylemişti bu da çok renkli hayat bana göre, bana göre değil yani… sana göreyse oraya git, benden tavsiye. Ama eminim zorlanacaksın buradan sonra…ne mutlu bengladeşte yaşayanlara, yaşayabilenlere…

Kaç yalan söyledim sayılarını hatırlamıyorum, fakat bazen yalan pembe ya da beyaz olabiliyor bu bir gerçek. Ve asla yalan demedim diyen yalancıdır bu da başka bir gerçek. Yalan derken diyoruz da her zaman kendimiz için değil bazen de başkalarının mutsuz olmalarını önlemek için..tabi gerçek ortaya çıktığında faturası çok yönlü olarak kesilse de ben yine de bu durumlarda yalan söyleme taraftarıyım…yüzde elli şans var : ortaya çıkması ya da çıkmaması…bence insanlar şansını kullanmalı..

Şimdi düşünüyorum da acaba en son ne zaman yalan söyledim ya da söylediğim her hangi bir yalanı…aklıma yeni aldığım çanta geldi. Evet 70 milyona aldım fakat bunu teyzeme 50 milyon olarak, babaanneme de 20 milyon olarak söyledim.işin tuhafı ikisi de bunu fazla buldu..hele babaannemin verdiği tepki içimde fırtınalar kopardı valla.gülmemek için kendimi zor tuttum..aslında sevdim çantayı devlet gibi çanta, deri, ömür boyu kullanırım ben oniJ

Ya aslında ben sevmem pek yalan konuşmayı zaten kimsenin sevdiğini de düşünmüyorum ama sıkışınca Hızır edasıyla yardımcı oluyor valla..şu an düşündüm de genelde söylediğim yalanlar parayla ilgili ne bileyim param olduğunda babama param yok deyip az para koparmadım ne yalan söyleyeyim.bunu etrafımda da çok görüyorum aslında herkes öyle, öğrenci milleti böyle…

Çok ciddi bir yalan söylemedim galiba.hani şöyle kendi hayatımı ya da insanların hayatını alt üst edecek yahut değiştirecek…allah da söyletmesin..

Ve pinokyo olmak ya da olmamak..asıl mesele bu..illa ki insanın burnu ya da bir yeri uzaması gerekmiyor otokontrol çok önemli…allahım doğrudan ayırma…

Peki benim gibi bir muhtereme yalan söylenirse kii başımdan dehşet bir şaka ve sonrasında kaka olan bir durum geçmiştir.ben daha üniversitede mini mini birler iken yasemin cadısı süpürgesiyle gelip hehhehhehe hattan kaldın demiş ve ben kendimi türk filmlerindeki gibi kaybedip önce ağaca yaslanmışım, sonra da yaban edasıyla yalan söylüyorsun demiştim o da kötü kadın edasıyla nevet demişti…hemen öğrenci işlerine gidip baktığımda da sonuçların açıklanmadığını görmüştüm…fakat uzaktan bana bakan yasemin kıs kıs gülmekte idi..hani malum olur derler ya gerçekten kalmıştım o sınavdan, aslında sınıfın yarısı kalmıştı ama birinci sınıf olmanın da acı yanı bu, kabullenemiyorsun, hoş ben hala kabullenemiyorum ya neyse.bu şakalı yalanları da sevmiyorum, sonra gerçek oluyor ya..

Evet bana yalan söylenirse ki söyleniyor.ismi lazım olmayan şahıslar samsun a gelince canım, cicim çok özledim gibi mesajla atıyorlar. Ya içimden küfredip sonra da kardeşim bu özleme duyusu burada mı çalışıyor demeden de kendimi tutamıyorum. Ben de artık özlesem de özlemiyorum…bana yalan söylenmesin fakat ben söyleyeyim gibi bir şeye çıktı bu yazıda ama ikisi de imkansız maalesef…

kıştan kalanlar

Bu fotoğraf karlı bir sınav gününde çekmiştim. Ah ah o gün iki bütünlemesi olan bahtsız bizler sabahın nurunda kahvaltı yapmadan yola düşmüştük. Her ne kadar esmayı yarım saat kapının önünde beklesem de bu, fotoğraf çekmem için güzel oldu..uzun zamandır böyle kar görmemiştim, aslında doğduğumdan beri…o kara ilk adımı atmak en büyük zevk…hani senin malın gibi bir şey oluyor ilk sen kirletiyorsun onu. Bu bana nedense büyük zevk veriyor, bir de karı tekmelemek. Galiba psikolojik desteğe ihtiyacım var hemen psikalanaliz yöntemiyle çocukluğuma inmek lazım, görmemiş kar görünce böyle oluyor demek ki…

İşte önümüzdeki adam da geçen yerel seçimlerde belediye başkanı adayı olmuş ama maalesef seçilememiş bir zat…belli ki şehir dışına çıkıyor fakat kardan dolayı arabasını kullanamadığı için o da bizden biri sayılır…aslında biraz soğuk ama iyi bir adam bir keresinde girişteki demir kapı sıkışmıştı ben de onu görmüş ve beklemiştim, şey mey derken bir tekme attı kapı açıldı ben de jest olsun diye apartman kapısını ben açarım demiştim ama zaten açık olduğu için bu jest sayılmazdı, zaten adamın beni iplediği yoktu ya neyse..

Bu fotoğrafı çekerken her haliyle bunu düşledim. tarantino nun kill bill filmini.orada da yer yer animasyonlara yer vermiş tarantinocum, ben de o havayı bu fotoğrafta vermek istedim.hani bilmiyorum açıklama yapmadan ne kadar anlaşılıyor ama bu efekti uygulamasaydım fotoğraf benden kıyamette hak alırdı diye düşünüyorum…ve ben eğer yönetmen olsaydım, bunu da her seferinde diyorum bıkmadan ama tarantino gibi bir yönetmen olmak isterdim…adam rahat ya..işini de iyi yapıyor..

bu fotoğrafın devamında da okula gidip ilk sınavımı oldum aslında sınav fena geçmemişti ama hocaya kıl olmadım değil daha önceki yıllarda finalde sorduğunun aynısını soruyormuş, biz yine öyle bekledik ama gayetten de kazık sordu benim sınav kötü geçmemişti bana göre ama çıkışta kitaba baktığımda 4sorudan 2sini yaptığımı görünce ben hemen yazmaya başladım, aha da benim okul uzadı felan diye…kantine gittik esma ile.. ve geçmişe mazi derler diye diye beni teselli etti o..her zamanki gibi poğaça alacakken kantinci çorba var demesin mi biz biraz donduk ama sonradan da doyduk…fakat benim moralim sonucu görene kadar düzelmedi.hoca 50 verip beni geçirmişti. Sevinsem mi üzülsem mi bilemedim. düşük not aldığıma üzülürken geçtiğime de seviniyordum…sonra da 2. büt. Varya çok lanet bir şey aynı gün iki sınav olması, büt olması daha da lanet bir şey ya neyse…bu sınavlar finalde de aynı gündü zaten… tabi 70 kişiden 10 kişiyi geçiren banu hocaya oğuzhan ın şarkısı az göndermedik, az ı want to play again demedik. Neyse o da geçti üzerimizden bir tır gibi…

sonra da dönemin stresini kar topu oynayarak attık…ömrümde bir kez de karlara yatmak isterim… hep mustafa kemal in o pozunu kıskanmışımdır…bir de love story filmindeki karlı sahneler de güzeldi hani..

7 Şubat 2010 Pazar

uuu.......

rüzgarın duvarları yaladığı zamanlar yazılmaya en muhtaç anlar gibi
her şey yaz beni der gibi bu alemde..
yaz beni yarim yarim, çiz beni yarim yarim...
insanı yazacak ve çizecek yari olması güzeldir...
bense ha bire malzemeden çalıyorum bir bina yaparken...

kuş olup uçmak da güzeldir, yiğit olup gezmek de
bazen deden korkut olasım gelir
bazen de dağda kavalıyla ezgiler çalan saf bir çoban
sonra telefonun alarmı çaldığında merhaba dünya!

uzaklara uçma kuşum diye bir atasözü vardı ya
hep gülmüşümdür ona

ve çayın çöpünde bir tad bulmuşumdur deminden alamadığım

rüzgarın sesini kesmesini bekliyorum rahatça uyuyabilmek için
az önce korku filmi izledim de..
aslında korkmadım, çünkü anlamadım
çünkü o sırada tırnaklarımı da kesiyordum,
çünkü öyle gerekiyordu, çünkü hiç sevmem uzun tırnağı..

neyse gidip yatayım..

tatilim benim, ben tatilim

ne kadar ihtiyaç vardı buna.heralde şimdiye kadar yorulmamıştım, yorulmamıştık. ve bunun acısını çıkarmak için o kadar film izledim ki bazıları iyi bazıları kötü..şimdi isimlerini yazamayacağım.yarın yine samsun seferi başlıyor...tatil ama ne tatil...artık tatil diye bir şey yok gibi...tezi var osu var busu var şusu var..yok yok yani....onun için şimdi derin bir nefes aldım ve az sonra yatmaya gideceğim...yeni bir ben olması lazım bütün bunlar için...

6 Şubat 2010 Cumartesi

herşey sıfır:)

geçende teyzeme gittim ..teyzem saçımı görünce çığlık attı..yok efendim bir kıza böyle saç yakışmazmış, orda tavuk vs.canlı yumurta yaparmış felan...ben de tambelim yani..ayda bir anca saçımı tararım hele de sınav döneminin araya girmesiyle bu iki aya çıkınca tabi daha bir hoş oldu...bu sefer saçımın çok döküldüğünden dem vurdum...teyzem de eşşğin aklına karpuz kabuğu sokarak bana harika bir verdi.saçını sıfıra vur dedi...aaaaaaa ben bunu hiç kaçırır mıyım..bu bilinç altıma yerleşmişti bir kere..ben de pis bir alışkanlık var aklıma koyduğumu yapmalıyım ve az önce kuaförden geldim...

kuafördeki kızlar neden niçin gibi bir sürü soru sordular, bu çok sıkıcıydı...ayrıca yanıma gelen iki küçük kız da aaaa bu çok kısa olmadı mı,,, eee kel oldu bu demeleri de komikti..her ne kadar kötü örnek olduğumu düşünsem de yapacak bir şeyim yoktu...bu kuaförlük tarihinde çok az rastlanan bir şeymiş..ben de şaşırdım valla...

şu an da alışmaya çalışıyorum kafam üşüyor..heralde uzun bir süre şapkayla dolaşacağım...

2 Şubat 2010 Salı

ben july, aylardan biri gibi..

demiştim ya sınav vakti film vakti diye...aslında film izlerken öyle önüme gelen her filmi izlemiyorum..yaptığım iyi bir araştırmadan sonra o 1,5 ya da 2 saatlik vakti ona ayırıyorum..bu da öyleydi işte.ve izlemekten zevk aldığım güzel filmlerden biriydi..
film güzel bir yol hikayesi olması yanında aralarındaki bağlantılarda harkulade kurulmuş..taktir ve tebrik ettim fatih akını..her ne kadar fatih akın trabzonlu da olsa ona karşı bir antipatim var.galiba bu duvara karşı filminden kaynaklanıyor.zaten o filmi de hiç sevmemiştim..sibel kekillili bir film benim için her zaman kötüdür...aslında burdaki kızı da sevmedim ne yalan söyleyeyim itici bir havası var.belki de renkli gözlü olmasından kaynaklanıyor ama yine de fena oynamadı...

bu arada filmde geçen ben july aylardan biri gibi, sözünü kendime bu andan sonra atfediyorum...nihayetinde ben de temmuz doğumluyum...

sahilde söylenen şarkı gerçekten iç ısıtıcı..en az film kadarhttp://fizy.com/s/102y2y