Geçen ayki sayfa görüntüleme sayısı

26 Eylül 2009 Cumartesi

yerin dibi neresiydi..

-rica etsem kapıyı örtebilir miyim?
-tabi..
-pardon...
-ufuk bu tarafa bakma..ama böyle olmaz ki...belli olmaması lazım..isterseniz arkadaş çıksın..
-gerek yok..bütün sorumluluğu kabul ediyorum..
-biraz düzeltin bari
-güzel olmasına gerek yok..
-click!
-3lira.
-sağolun..
-sıradakiiiii

24 Eylül 2009 Perşembe


bugün arkadaşlarla toplanddık..sebebi herkesin artık bu bir hafta içinde bir yerlere gidecek oluşuydu..4 senedir görmediğim arkadaşımı gördüm...insan ne kadar garip, hem değişiyor hem değişmiyor...4 sene sonra tekrar konuşup gülebilmek çok güzel..

ama 4 yıl sonra gördüğüm sadece gül değildi..kübrayla kızlarda ayrılıp önce okula uğradık, sonra dershaneye...okul hocalarımdan çok lise2 de gittiğim derhane hocalarımı sevdiğimi bugün farkettim...onlara da söylediğim gibi ne kadar özlemişim...ve onlar hiç değişmediler..aynı tayfa haka devam ediyor, ayhan hoca eksik..bununla beraber biraz buruktu hocalar, sözleşmleri ocak ayında bitiyor ve ne yapacaklarını bilmez haldeydiler. çok üzüldüm...bununla beraber olan bitenden konuştuk...güldük çay içtik..

ahmet hoca benim için her zaman bambaşkaydı..deshanede de çok severdim, hem de çok saygı duyardım..ne güzel laf dalaşı yaprdık onla..bugün de yaptık...bugün onun gözlenini daha bir bulutlu gördüm..her zaman vardı bulutlar o gözde ama şimdi daha bir bulutluydu...hani elif şafağın kitabında olduğu gibi; pinhanın bulut gözlü adamla karşılaşması gibiydi...hemen o kitabı hatırladım..pinhan oldum bi an..sonra patlatılan bir espri kendime getirdiyse de beni...

mahrumiyet müzesi..







evet nihayet evimdeyimm.1 haftalık gittiğim mahrumiyet müzesinde tamm iki hafta kladım yaww...ama orada internetnet, doğalgaz, 3g felan belki yaoktu amma kavga, gürültü, sevgi,aşk, aldatan erkekler, aldatılan kadınlar, baklavalar, bazlamalar, kahkahalar kısacası her şey vardı...

dedemin bayramda gözlerinin dolu dolu olmasını asla unutmayacağım..neredeyse bütün çocuk ve torunlarını - bir de bunlar hayırlıysa- görmenin buruk mutluluğunu yaşadaı..bize bol bol dua etti..

ve küstüm yastığını öğrendim...eskiler bir yastıkta kocayın derler de hiç düşünmemiştim..meğer o babannemin hala kafasını koyduğu uzun yastık o yastıkmış...bu yastık ikiye bülününce günümüz yastıkalrı meydane çıkmış..bu da küstüm yastığıymış..

bol bol yağmur vardı..bununla beraber incir ve kumpire doydum..bir de yeşilin her tonuna.yağmur yağdı sel gitti..babannem derki bir yerde durduk yere sel gidiyorsa fahişe bir kadın çocuğu doğurup dereye attığı içindir..dere öyle bir köpürür ki taşar, coşar..

ve ços dağı...biizm için ideal piknik alanı olan ços dağı bu yağmurlarla ödümüzü b.kumuza karıştrıdı...rivayete göre dağın üstü düz olduğu için orasını askeriye, askeri havaalanı yapacakmış..ama yapılan araştırmalar sonucunda dağın içinde su olduğu gözlemlenmiş..yani patlamaya hazır h2o bombası...
*ve çektiğim bir kaç fotoğraf..

5 Eylül 2009 Cumartesi

bu sefer trabzona...

derme-çatma..
bu dedemin evinin girişinde olan bir çeşit muska...

bizim kiwileeerrr


işte bu """kırıldım""" fotoğrafımm.

yarın yine yolcudur abbas bağlasan durmaz hesabı ben yollardayımm. bir mekan değişikliği daha...bana şans getirmesini, daha zinde olmayı ve bir şeylerin kıymetini daha iyi bilmeyi diliyorum...yolum açık olsun...ama bu sefere çıkarken iyi bir fotoğraf makinemin olmasını daha bir çok istedim...sanırım her şeye artık fotoğraf gözüyle bakıyorum..."hımmm şu masadan ne çıkar acaba..hangi kadrajla bakim falan"oldu artık bir çok şey...sonra sıradan bir fotoğraf gördüğümde ona farklı bir isim verip dehşet zekamı ortaya koyabileceğim fotoğraflar hayal ediyorumm...

ve o hayaller suya düştü.. hamsi onları yedi...yandı bitti kül oldu..........ama herşey bitmedi...kısa bir süre sonra iyi bir makine almayı cidden düşünüyorum, şimdiden araştırmaya bile başladım...

*beni takip eden herkese yolda dua edicimm, aç karnına:) inşallah kabul olur...yani bu sen oluyorsun zeynep...bayramda görüşmek üzere...

3 Eylül 2009 Perşembe

kobranın yükselişi, baş ağrısı ve demokratik açılım..


samsun un sosyal aktiviteleri kablumbağa edasıyla takip etmesine sinir oluyorum...geçende tarantino efsanesinin soysuzlar çetesine gidecektim..hatta durumu bildiğim halde gecikmeli gittim sinemaya..ama sonuç yine hüsrandı..hala gelmemişti sinemaya..kendimi bir an hakkaride hissettim..malesef doğu da öyle..sinemadaki film tv ile aynı anda gösterime giriyor..



cebren ve hile ile kobranın yükselişi filmines gittim..hayatta bilim kurgu filmlerini sevmedim...bunun bir çok sebebi var: çok realist olmam, bu filmlerin duygu yoksunu olması bir de son olarak bu ütopya türü şeyleri çokça hayal edememem(yani içime sindirememem)ve filmin sonunda o kadar sesten dolayı başa saplanan süper bir baş ağrısı...sinemada sadece iki kişiydik..arkadaşa diyorum ki "bak!başka kıza yapmam, seninn için sinemayı kapattım XD" ama o sırada bu şehirde sadece iki kişinin gittiği bir filme gitmek pek akıl karı değil ya neyse...



peki bu filmin demokratik açılımla ne alakası var diyen bağırışmalar geliyor kulaklarıma...susun bir dakika, bi dakka kardeşim bağırmasana...anlatıcam şimdi...bence yediğimiz hıyarın, ramazanda içtiğimiz maden suyun bile demokratik açılımla çooooooook ilgisi var...(bu biraz mübalağa oldu ama) film bir silah satıcısının kendi vatanına ihanetle başlıyor..yani kendi devletine silah sataken aynı zamanda düşmana da silah satıyor..bu öğrenilince de demir bir maskeyle ömür boyu yşamaya mahkum ediliyor...daha sonra ikibin bilmem kaç yılında bunun bilmem kaçıncı göbekten torunu bu serüveni sürdürüyor..ama bu adam çok zeki...yine de kim amaerikan ordusuna karşı koyabilmiş ki..böyle bir şey olamaz hollywood da...orda olanlar değil, olması gerekenler olurken bizim sinema sektörü ise tam tersi bir ivmeyle gidiyor...bence kürt sorunuyla silah tüccarları iyi para götürdüler..hem türk ordusu güçlendi hem de kürtler...ve 30 bin şehit verildi...peki silahı satan kim?iki tarafa da aynı kişiler olmakla beraber, türkiyenin ayağını kaydırıp en güzel şekilde bundan istifade eden kişiler...evet biz şimdi rahat rahat salatamızdaki hıyarı yiyorsak, üstüne de limonlu gazozu içiyorsak ordumuzun güçlü olmasındandır...



dün de siyaset meydanını izledim..konuklar çocuklardı..türkiyenin her tarafından gelen çocuklar demokratik açılımı kouştular...ve hepsi bu açılım konusunda tek yürekti...ama onların açılım dedikleri şey, benim anladığım kadarıyla hizmet..eğitim, sağlık vs...türkiyede herkesin aynı haklara sahip olduğu kesin ama bu hakların kullanılması tabiki eşit olarak bize yansımıyor...sadece doğu bloğuna değil bize de...ama doğunun durumu tabiki daha kötü...programda ayrıca kürtçe den bahsedildi...zorla türkçe öğrenmeye zorlanmak, hatta bu uğurda dayak yemek...bir an kendimi düşündüm de dehşet korkunç bir şey....bununla beraber aklıma bir komplo teorisi geldi...acaba şimdiye kadar gelen hükümetlerin doğuya yatırım çok yapmamalarında terör yanında, söz sahibi entellüktüel kürtlerin çıkmasını da önlemek var olmuş olabilir mi? ne de olsa şimdiki nesil canavar gibi..okumayan yokk...eski okuyan nesil de dtp olarak mecliste yer alıyor..bunun artmasından hükümet korkmuş olabilir diye de düşünüyorum...

siyaset programında bir çocuk dedi ki: birlikte neden sonsuza varmayalım?

açılınnnn üleyynnn...


son zamanlarda o açılım senin bu açılım benim valla..açılımlar moda oldu, açıklığın moda olduğu gibi..her şey gırla gidiyor..CHP nin çarşaf açılımın akabinde neler görmedik ki kur an kursu açılımı, alevi açılımı ve son olarak da gündemde bomba etkisi yaratan kürt açılımı...hükümet güzel paketlerle geldi ama bu işler bir sonuca varır mı bilinemz..şimdiden sesler yükselmaya başladı...inşallah milletimize hayırlar getirir bunlar...

yukarıda salih memecan ın çizdiği karikatür şu anı en iyi şekilde anlatan trajikomik bir karikatür..çünkü hükümetin büyük bir cesaretle ortaya koyduğu kürt açılımına kimse destek vermiyor, hatta köstek oluyorlar..CHP sırf muhalefet olsun diye muhalefet olurken, MHP M.Ö de kalan turan ülküsünü hala gütmekte bu globalleşen, her an ozon deliği sürekli genişleyen, açlıktan ölenlerin sayısının her dakika arttığı, milletin nano teknolojiyle süper güç olma yoluna baş koyduğu bu günlerde...hele şu DTP yok mu varyaa ..onlar da büyük cesaretle muhatap pkk ve öcalandır diyorlar...allahım siz ne işe yarıyorsunuz, halkın temsilcisi kim demeden duramıyorum.. hatta iç seslerimi buraya yazmıyorum.hatta bir dtpli milletvekili gerekirse ayrlırız bile dedi..büyük medeni cesaretiyle...

halbuki bütün bunların sebep olduğu, bizim sorunumuzun bütün dünyada bilindiği bir türkiye nin güçlü olabilmesi ne mümkün...sınırlarımız yüzümüz gibi...başka birinin elleri geliyor ve yüzümüzü kaşıyor, hatta yırtmaya çalışıyor, bizi çirkefleştirmeye çalışıyor...bizimse bu eli uzaklaştırmamız gerekirse siyanürle zehirlememiz gerekir:)

asiye der ki: "hat" arapça da sınır demektir, öyleyse herkes haddini bilecek...

1 Eylül 2009 Salı

...

http://www.taraf.com.tr/makale/7176.htm

sıcak ..sıcak..

işte bir kelebek etkisi daha...bu yeni çıktı fırından..az önce öğrendim..okulumuzun beyefendi hocalrından ali köse bu sahur trt nin konuğuydu...gayet güzel, samimi sohbeti içinde endonezyanın müslüman oluşunu anlattı izleyicilere..malum hocanın ilgi alanı nerede bir hidayete eren var pat^ hoca orada...ama hocanın kitabındaki şu sözüne bitmiştim.."kimsenin imanıyla islam şereflenmez, ancak imanla insan şereflenir"tabi bu sözün gidişatı belli..o, bu müslüman oldu, hele de batılıysa allaaaaaaaaaaaaaaah sanki bing bang etkisi yapıyor islam dünyasında..al sana bir eziklik daha..aslında hiç böyle değil...ne mutlu ki öğrencilere fitre, zekat verecek biri daha var:)şaka bir yana..
gelelim endonezyaya...efendim islam dini batıya erenlerle, dervişlerle yayılırken doğu bloğuna ise müslüman tacirlerle yayılmış...işte bunlardan birinin başından şöyle bir hadise geçer: dükkanını çırağına emanet eden müslüman tacir döndüğünde, çırağının böbürlenerek bir malı iki kat fiyatına sattığı anlatmasıyla başlar..tacir de hemen o adamı bulmasını söyle çırağa...çırak onu bulur, alınan fazla para iade edilir ve helallik alınır...şimdiye kadar böyle bir gariplik görmeyen endonezyalı da gittiği her yerde bunu anlatır...darb ı mesel olur yani..bunu duyan endonezya kralı taciri yanına çağırtır ve kısa süre sonra müslüman olur...hükümdarın müslüman olduğunu gören halk da islamla şereflenir...ve şu an en kalabalık müslüman ülke sıfatını elinde bulundurmakta endonezya...

asiye der ki: allah bütün kelebeklere emretti heralde..
*resim endonezya bayrağıdır.

ı 'm halal

britanyada müslümanların helaliğine bir halel gelmesin diye, haramlara karşı çok etkili, googleye alternatif, üç tıkta haram siteye girmeyi engelleyen bir arama sitesi kuruldu...ne diyeyim; helal olsun..

o zaman türkü söylemek lazım avaz avaaaaaaaaaaaz


şu trt nin şarkı, türkü programlarına bitiyorum.yok böyle bir kalite başka bir yerde...hele az önce balkan havasını izliyorum da; o ne kıpır kıpır türküler ne heyecan..ama bazen de çalın davuları ile insanın başı öne eğiliyor aniden...ama yine de güzel, hatta hayat dolu..

şu zamanların lanet popüler müziğine bakıp, bir de türkülere bakıp bir arpa boyu yol alamamanın ezikliği var.

yine trt de izliyorum "dünyanın türküsünde" bir hikaye anlatılır..eskiden türk illerinde iki türk boyu varmış..tellioğulları ve seferoğulları gibi yeşil vadi gibi bir yer için çarpışıp dururlarmış.bazen bir boy uzun gelirmiş, bazen diğeri...ama bu işin sonu gelmezmiş..bu işten bıkanlar zamanın mürşidi Dedem Korkut a bu işi çözmesi için gitmişler.dedem korkut da şöyle demiş: varın, gidin o diyara..orada hangi boyun türküleri söyleniyorsa orası oranındır...gerçekten bu beni bayağı etkilemişti...türkiyemde her yerden ayrı ses yükselir..kimi yerden halay, kimi yerden horon, kimi yerden yavaşça yükselen zeybekler:), kendi kulvarında yarışan şemmame, eurovisionda çıkmasını bütün hücrelerimle istediğim hop-tek ne büyük zenginlik aman allahım..

al sana kapak gibi açılım...daha ne olsun...bunlar bir zincir gibi bir tanesi olmazsa olmaz...

bu arada yine ibn halduna takmış olabilirim ama türküler bence insan psikolojisine göre şekil alıyor.yani bir yerin türküsü ne kadar hareketliyse insanı da o denli..mesela horon karadeniz insanın bıcır bıcır hareketliliğini gösterirken; zeybek beyefendi, ağırbaşlı beylerin ya da kabaca söylecek olursam tembel egelilerin:)hayatlarından bir kesit bence..her ne kadar ayşeden başka tembel egeli görmesem de:P