Geçen ayki sayfa görüntüleme sayısı

31 Mayıs 2011 Salı

Zaten bizi her gün sabahtan akşama kadar kurşuna diziyorlar
Bütün kara parçalarında
Afrika dahil
cs

30 Mayıs 2011 Pazartesi

bu şarkı haftalarca 12 saat boyunca bana eşlik etti. hep acıydı tadı.

29 Mayıs 2011 Pazar

son akşam yemeği yada son ders yemeği



nedense aklıma bu başlık geldi. resme hiç ilgim olmamasına rağmen "son akşam yemeği" tablosu hep interestingime gitmiştir. galiba mazisi fotokritiğe dayanıyor ama ne olduğunu hatırlamıyorum. ayrıca gereksiz bir bilgi daha vereyim. ekonomik krize bağlı olarak dönem dönem akşam yemeği porsiyonlarında azalma ve artma görülmüştür.

bunu geçtim a dostlar ben yine bir okul bitirmenin burukluğunu yaşıyorum. yine bitti. her güzel şey gibi. böyle hocaları, abileri, arkadaşları, muhabbetleri nereden bulacağım. bilemiyorum. biz berabercene doktora da yapmalıyız.

şunu da belirtmeden geçemeyeceğim: lisansta çekmediğim kopyayı yüksek lisansta çektim.gururluyum.

son dersimizi fethi paşa korusunda gerçekleştirdik. mor salkımlı çiçekler arasında denize nazır yaptığımız kahvaltının yanında stratejik derinlik adlı kitap hepimize ilginç geldi.bunun yanında havuçlu kek gerçekten güzeldi
ve:
-mazlum hocanın gülmelerini bile özleyeceğim, bunu söyleyeceğim aklıma bile gelmezdi.
-hasan abinin bana taşıdığı biber gazlarını havaalanından geçiremeyip zahideye verdiğimi ve onun da onları arkadaşlarına sattığını asla unutmayacağım. iyi ki hatırladım:)
-egelilerin bol olması hasebiyle ortaya çıkan garip ege şivelerinin verdiği keyif ve zeytin yağı üzerine yapılan saatlerce muhabbette ramazanın zeytinyağı gibi her seferinde üste çıkmalarını bile..
-muhammet abinin olağanüstü laz şivesiyle okuduğu ingilizce metinlerinin kulakta bıraktığı hoş tınıyı kim unutabilir.
-selim abinin çok okumasını ve bizim okumaya fırsat bulamayışımızın verdiği öne bakma ihtiyacını her m.ali hocanın dersinde hissetmenin verdiği dayanılmaz acı.(ne biçim bir zincirleme isim tamlaması oldu bu, o kadar acı yani.)
-hasan abinin çantasından projeksiyon aletinden lazer aletine, cımbız, recep ivedik filmi, osmanlı mankenleri katoloğu,barcelona/rael madrid formalarından envai çeşit kitap-kırtasiye malzemelerinin çıkmasına o kadar alışmıştık ki...
- ayrıca hasan abinin kefir hazırlamada bize verdiği püf noktalara ve mantarlarına nasıl iyi baktığına kadar bize verdiği gereksiz bilgiler de artık bize normal gelmeye başlamıştı.
-ramazanın kültür harmanı oluşu sadece o programda çalışmasından kaynaklanmıyordu bizce, o doğuştan fırlamaydı ve yeni jenerasyon bir egeliydi. milletvekillerine ait bütün iğrenç görüntüleri indirip izlemesi ve bunu da açık yüreklilikle söylemesine çok da şaşırmadık, ayaktayız.
-osmanın yaptığı küçük osman taklitleri çok da komik değildi. ayıp olmasın diye gülüyorduk bu bir gerçek. ama en kötü durum ise önceleri manisadan gelip daha sonra istanbula tayinini aldırmasıydı. başta benden de uzakta olan varmış diye göbek atarken son durumda acıların çocuğunu oynadım.(osman manisadan13 saatte, ben samsundan 12 saatte istanbula varıyorduk.)
-mikail abi, mikail abi. saadetli insan. has milli görüşçü. küçük mustafa sabri efendi... seni çok sevdik. çaktırmasan da biliyoruz sen de bizi sevdin:)
-sinan guleş hoca efendi yaptığı sert çıkışlarla sadece çıkan, ara sıra ortadan kaybolan; mit, sosyal hizmetler derken nerede çalıştığı belli olmayan karakter sana da alıştık..
-grupta yapılan bayram, seyran, kandil, anneler günü, babalar günü, fenerin şampiyon oluşu gibi kutlamalara hatta maillerin kutlama mecrasından çıkıp olağanüstü bir geyiğe dönüşmelerine, hatta onları kitaplaştırmayı bile düşündüğüme ve olayın bu noktalara kadar geldiğine ben, gerçekten inanamıyorum.
-mehmet ali hoca, hocam benim:)ulu bilge, kutlu insan...
-adil hoca o bir ebruzen!!
-ali coşkun, ali coşkun o sigaralar adam öldürür bee!!
-zahidem kurbanın olam...

istanbul-samsun arası dokunan zikzaklar çok yorucuydu, ama çok güzeldi. dilerim ki nasibim, rızkım senden kesilmesin istanbul.

20 Mayıs 2011 Cuma

RÜYALAR GERÇEK OLSA

laf-gedik






Ne senden rüku artık ne de benden kıyam.
Bundan sonra; 'Selamun aleyküm aleyküm selam'
*Fuzuli*

küçük iskenderden büyük inciler


mesela çok haklı:

"..bazı aşklar bitmesi için yaşanır.
Bazı
doğum günleri kötü geçer.
Bazı romeolar julietleri iplemez...
Boşver
... Kim aşktan Ölmüş ki !"

uuuu çok ağır, yaralar, depresyona sokar:
"ben burdaki ateşi ordaki buz için yaktım!"


acı, çok acı, küçük acı biberler halt etmiş yanında. öldürmez, süründürür:
”önceleri hatayı hep kendimde bulurdum… “az geçtim” kalbinden…! derdim hep… söyleyemedim sevdiğimi diye ağlardım geceleri…
ama senin bir başkası için yandığını gördüm ya…
“az geçtim” demiyorum artık… bir harf daha ekledim acım diner belki diye…
artık ” vazgeçtim…”


kışkırtıcı..kış! kış!!:
”o kadar hoşsunuz ki, sizinle uygunsuz bir pozisyonda yakalanmak isterdim..”


anarşizim kokuyor.. koku fena değil:
”kendini bir bok sananlarla aynı kanalizasyonda olmak zor.”


buna katılıyorum, gülmekten:)
"Bana 'benden iyisini bulamazsın' diyen sevgilim: Ne gemiler yaktım ben, kıçı kırık bir sandalın lafı mı olur.."

bu adama sigara yakışıyor yaw.

14 Mayıs 2011 Cumartesi

h.b.ö.5 uçak kaçırmak çok da kötü bir şey değilidir.

evet, uçağı kaçırdım. aslında babamın kehanetleri sonunda bir bir gerçekleşiyor ya, buna yanıyorum. evet, herşeyi son ana bırakıyorum biliyorum ama hiç bu kadar ters gitmemişti. hep son anda yetişiyordum otobüse, uçağa.. hatta geçende tam da geç kaldım derken, kardan dolayı rötar yapmıştı. ne kadar şükretmiştim hatta doğru insanlarla beraber olduğum için bu başıma geldi dedim, durdum. aslında bu seferki uçak kaçırmayı da buna bağlıyorum. doğru insanlarla, doğru şeyler yapmadığım için böyle oldu... inanıyorum allahın sopası vardır.

öyle bir trafik vardı ki, açıkçası bunu alışverişe kendimi kaptırdığım için söylüyorum. fatihten kadıköye gelme planlarımın hiçbiri tutmadı. otobüs ve vapur için hesapladığımdan çok daha fazla bekledim ve kadıköye vardığımda aslında orada değil havaalanında olmam gerektiğini biliyordum.. ve hiç tereddüt etmeden metronun yazıhanesine gittim ve otobüs biletini aldım.6.30 da samsun'da, 7.50de ladikteydim.

yoruldum ama olsun. demek ki bunu yaşamalıymışım.herşeyim de kader oldu bu sıralar..kader, keder.

7 Mayıs 2011 Cumartesi

Istida

Yarab! Insan ogullarindan çektigim yeter
Gök yüzünden benim hisseme düşeni ver
Altina diledigim gibi ömrümü sereyim
Mendil kadar olsun tarlami ayir
Beni doyuracak agaci göster
Rabbim! Insan ogullarindan çektigim yeter
Yalniz senin ellerin gezinsin ömrümde
Beni yalniz sen mahkum eyle sen azat
Ve yalniz sen canimi iste benden ki
Nereye saklayacagimi şaşirmadan vereyim

bedri rahmi eyüboğlu

Kırkı Çıkmış Sevdamıza Şiir!!

paylaşılan mutluluğu severim
engin denizler kadar güzeldir o
.
.
.
ben uzaktan severim
seni de öyle sevdim
bir tutam gökkuşağı karıştı sevdamıza
kuş kanadı bir tutam
bıraktık korkularımızı
uçtuk gittik

i.t.

3 Mayıs 2011 Salı

h.b.ö.-5- verilen söz tutulmalıdır.

http://photomoment.bg/photo/44441?order=date;referer=%2Fgallery%2Frecommended_by%2F1311


son, bunun için söz verdim kendime!

bundan sonra;
-emre aydın dinlemek yok. bu son: http://www.youtube.com/watch?v=uyk7Z8EbMtM
- incelemek, araştırmak, karıştırmak yok.
-cemal süreyya okumak yok.bu son:
dogru söyle
beni mi seviyorsun?
atatürk'ü mü?




2 Mayıs 2011 Pazartesi

h.b.ö.-4- sevgi denemeye tabidir.


deneme deyince aklıma öss denemeleri geliyor. hala öğrenci modundan çıkamadım. silkinip ayağa kalkmam lazım..deneme 1-2, deneme 1-2...tam silkinip ayağa kalkacaktım ki nadiren tutan romantik-komedi damarım tuttu. ve bu filmi izledim. bunun bi de kore yapımı var, o daha iyiymiş. ama bu da yetti bana. bazen o adam yerinde olsam o kızı bi güzel döverim dediğim yerler oldu; kendimi o kız yerine koyup bunların aynısı hatta daha kötüsü yapabilirim dediğim yerler de...heralde bu böyle bir şey!

dücane'yi seviyorum!

Modern insan, biraz da "Beni benle bırakın!" diyendir. Kendisine secde eden gölgenin sahibine değil, bilâkis o gölgenin kendisine kendisi secde edendir.

Ne gariptir ki kalabalıkların içinde değil, hep yalnızken haykırır:

— "Beni benle bırakın!"

saça yapışmış çiklet gibi



*ve son zamanlarda sevdiğim bir türkü:http://fizy.com/#s/1fk31a

h.b.ö.-3- Akkuş

büşranın bir odasını işgal eden puzzle.. kıskandım valla..
çocukları seviyorum..

beş ay ne çabuk geçti. bu süre zarfında çalıkuşuluğun kaidelerini yazdık ve oynadık. alıştık artık ortama, çocuklara, bozuk psikolojilere, sevgilere, nefretlere..

cumartesi günü ani bir kararla akkuşa, büşranın yanına gittim. hani ordu, komşu şehir derken beş saat sürdü bu yolculuk. önce ünye sonra kısa bir bekleyişten sonra akkuş... akkuş belediye arabası 1950li yıllardan kalma, abartmıyorum. bu tarz arabalar görmeye ladikte alışmıştım ama ilginç olan yönü ise muavin olan adamın "hoşgeldiniz, yine bekleriz, güle güle, isterseniz eve bırakayım" gibi kelimeleri bana ve herkese karşı kullanmış olmasıydı. hani diğeerleri alışıktır belki ama benim gibi istanbulda yaşayan ve garip laflar eden adamlara karşı deli ya da sapık bakışı fırlatan ben, ne yapacağımı şaşırdım.. buram buram anadolu kokuyordu.


nihayetinde sarılmalar, öpüşmeler, hatıralar, anılar, gülüşmeler, istanbulla yapılan canlı bağlantı, kahveler, fallar, gezmeler, tozmalar...

yine de anladım ki yalnızlık allaha mahsus. allah kimseyi bir başına bırakmasın. kübra söylüyordu da inanmıyordum. insan kendi kendine konuşuyormuş. büşra o kadar ilerlememiş ama yine de sıkkın görünüyordu.. halime şükrediyorum.. benim içinse yalnız kalmak lüks.bazen istemiyor değilim. hem bu arkadaşlarımın kıymetini bilmek için de iyi bir fırsat.

dua etmek lazım ki allah her zaman iyi insanlarla karşılaştırsın bizleri..