

nedense aklıma bu başlık geldi. resme hiç ilgim olmamasına rağmen "son akşam yemeği" tablosu hep interestingime gitmiştir. galiba mazisi fotokritiğe dayanıyor ama ne olduğunu hatırlamıyorum. ayrıca gereksiz bir bilgi daha vereyim. ekonomik krize bağlı olarak dönem dönem akşam yemeği porsiyonlarında azalma ve artma görülmüştür.
bunu geçtim a dostlar ben yine bir okul bitirmenin burukluğunu yaşıyorum. yine bitti. her güzel şey gibi. böyle hocaları, abileri, arkadaşları, muhabbetleri nereden bulacağım. bilemiyorum. biz berabercene doktora da yapmalıyız.
şunu da belirtmeden geçemeyeceğim: lisansta çekmediğim kopyayı yüksek lisansta çektim.gururluyum.
son dersimizi fethi paşa korusunda gerçekleştirdik. mor salkımlı çiçekler arasında denize nazır yaptığımız kahvaltının yanında stratejik derinlik adlı kitap hepimize ilginç geldi.bunun yanında havuçlu kek gerçekten güzeldi
ve:
-mazlum hocanın gülmelerini bile özleyeceğim, bunu söyleyeceğim aklıma bile gelmezdi.
-hasan abinin bana taşıdığı biber gazlarını havaalanından geçiremeyip zahideye verdiğimi ve onun da onları arkadaşlarına sattığını asla unutmayacağım. iyi ki hatırladım:)
-egelilerin bol olması hasebiyle ortaya çıkan garip ege şivelerinin verdiği keyif ve zeytin yağı üzerine yapılan saatlerce muhabbette ramazanın zeytinyağı gibi her seferinde üste çıkmalarını bile..
-muhammet abinin olağanüstü laz şivesiyle okuduğu ingilizce metinlerinin kulakta bıraktığı hoş tınıyı kim unutabilir.
-selim abinin çok okumasını ve bizim okumaya fırsat bulamayışımızın verdiği öne bakma ihtiyacını her m.ali hocanın dersinde hissetmenin verdiği dayanılmaz acı.(ne biçim bir zincirleme isim tamlaması oldu bu, o kadar acı yani.)
-hasan abinin çantasından projeksiyon aletinden lazer aletine, cımbız, recep ivedik filmi, osmanlı mankenleri katoloğu,barcelona/rael madrid formalarından envai çeşit kitap-kırtasiye malzemelerinin çıkmasına o kadar alışmıştık ki...
- ayrıca hasan abinin kefir hazırlamada bize verdiği püf noktalara ve mantarlarına nasıl iyi baktığına kadar bize verdiği gereksiz bilgiler de artık bize normal gelmeye başlamıştı.
-ramazanın kültür harmanı oluşu sadece o programda çalışmasından kaynaklanmıyordu bizce, o doğuştan fırlamaydı ve yeni jenerasyon bir egeliydi. milletvekillerine ait bütün iğrenç görüntüleri indirip izlemesi ve bunu da açık yüreklilikle söylemesine çok da şaşırmadık, ayaktayız.
-osmanın yaptığı küçük osman taklitleri çok da komik değildi. ayıp olmasın diye gülüyorduk bu bir gerçek. ama en kötü durum ise önceleri manisadan gelip daha sonra istanbula tayinini aldırmasıydı. başta benden de uzakta olan varmış diye göbek atarken son durumda acıların çocuğunu oynadım.(osman manisadan13 saatte, ben samsundan 12 saatte istanbula varıyorduk.)
-mikail abi, mikail abi. saadetli insan. has milli görüşçü. küçük mustafa sabri efendi... seni çok sevdik. çaktırmasan da biliyoruz sen de bizi sevdin:)
-sinan guleş hoca efendi yaptığı sert çıkışlarla sadece çıkan, ara sıra ortadan kaybolan; mit, sosyal hizmetler derken nerede çalıştığı belli olmayan karakter sana da alıştık..
-grupta yapılan bayram, seyran, kandil, anneler günü, babalar günü, fenerin şampiyon oluşu gibi kutlamalara hatta maillerin kutlama mecrasından çıkıp olağanüstü bir geyiğe dönüşmelerine, hatta onları kitaplaştırmayı bile düşündüğüme ve olayın bu noktalara kadar geldiğine ben, gerçekten inanamıyorum.
-mehmet ali hoca, hocam benim:)ulu bilge, kutlu insan...
-adil hoca o bir ebruzen!!
-ali coşkun, ali coşkun o sigaralar adam öldürür bee!!
-zahidem kurbanın olam...
istanbul-samsun arası dokunan zikzaklar çok yorucuydu, ama çok güzeldi. dilerim ki nasibim, rızkım senden kesilmesin istanbul.