Geçen ayki sayfa görüntüleme sayısı

31 Mayıs 2010 Pazartesi

insanlık eskiden sürünüyordu şimdi öldü

şimdi ne yapmalı..

taksimde bağırmalı mı

yoksa dua mı etmeli, yoksa lanet mi okumalı..

ya savaş çıkarsa diye insanın aklında geçen düşünceler,

ya savaş çıkmazsa diye yine içten ölmeler.

hepsi foss

foss olduk, posamız çıktı.

halbuki biz onları tükürüğümüzde bile boğarız..

29 Mayıs 2010 Cumartesi

nalet olmasın emiii!

flaş flaş mılaş!

allahım ya yeni duyduğum haberlere göre bizim tayfadan geriye hüm ve ben kaldım.. bi de bizim okuldakiler felan var ama neyse.. of anam of. kimin eli kimin cebinden belli değil..

benim elim havada geziyor o kesin. neyse dicem ama neyselerim bitti lan. ben böyle hayatın taa dibine tükürim.. neyse anlatacaklarım bu kadar. bunu bir sinir anında yazmış olabilirim ama kime ne diyeyim.

kına-kop-kop


kültürümüze nereden bulaştığını tam olarak kestiremediğim bu kına geceleri pek çok kişiyi görmek için harika oluyor. ayy çok resmi bir giriş oldu, tez yazmanın zararları işte..

dün gece sümm'ün kınası vardı. hemen herkes oradaydı. çok güzeldi.. sümm 8 yıllık arkadaşım benim. her ne kadar onu sevdiğimi çaktırmasam da onun gönlümde yeri ayrıdır. liseyi beraber okuduk, dershaneye beraber gittik, aynı üniversiteyi kazandık ve şimdi o gelin olmuş gidiyor bir kuş gibi.. ben her ne kadar gümbürtüye gittiğini söylesem de, gidiyor işte:) inşallah çok mutlu olur...

kına için hazırlanan videoda her ne kadar ben olmasam da çok güzeldi. benim bile gözlerim doldu. sümmeyyeyi ben yine görürüm de göremeyecekler için çok acı.. benim de ileride göremeyeceğim ama çok sevdiğim arkadaşlarım olacak ya onları düşününce daha bir gözlerim doldu.. gözyaşlarımı engelledim de bu sefer burnum aktı... zaten hep böyle oluyor.

elime kına sürmedim, o kokuyu sevmiyorum, ama sürenlere sonuna kadar saygı duyarım ama yemeğini yemem, of çok konuştum. ama, ama ama diye diye diye.. öyle geçti.

hey, okul bitiyo bi hafta sonra!

27 Mayıs 2010 Perşembe

"var olmak için değil, yar olmak için"


bugün semih kaplanoğlu bizim okuldaydı. süt-bal-yumurta hakkında konuştuk. kendi felsefesini anlattı bize.. güzeldi.

daha önce yumurtayı izlemiştim. ama çok küçükken, yeni çıkmışken. çok sıkılmıştım. belki şimdi izlesem çok daha zevk alırım, bilemiyorum ama şuna karar verdim. daha çok tarkovsky felan izlicem. bunlar daha dindar filmlermiş, maneviyatlı aslında..

*bugün de bu gömlek vardı üstünde..öyle işte.


22 Mayıs 2010 Cumartesi

bebek!!!!

tezimi yazmaya başladım, maşallah bana,
zaten mecburdum ya insan bir şeyler yazınca çok mutlu oluyor.
şimdiden yavrum gibi hissetmeye başladım..
inşallah büyüyüp, serpilince daha da güzel olacak..

işin güzel yanı ise bunları yazarken bir çok şey öğrenmem ve bildiğimi sandığım şeyleri de daha iyi bilmem.. bu açıdan da çok mutluyu.. gece saatin 3.50 si .. bu tarihi atıyorum ki ileri de bu anları hatırlayayım, ha bir de bilgisayar sıcağından da midem bulandı, her şey bir bebek kadar masum değil:)

17 Mayıs 2010 Pazartesi

aşık oldum galiba


allahım!

o ses,
o görüntü,
o bokehler
o karizma.

ve onun için atanmam lazım:s

:)

iki ilahiyatçı "berzah" kelimesini tartışır, durur gece boyunca. tartışma çikolatalı ve çilekli dondurma eşliğinde daha da heyecanlı hale gelir amma ve lakin insanların kafalarında oluşan soru işaretlerini ve bu işaretlerin oluşturduğu uğultu duvar arkasına taşmaktadır. nihayetinde açık olan bilgisayardan google hazretlerine canlı bir bağlantı yapılır. berzah alemine ölümden sonraki hayat diyen ilahiyatçı maçı kazanırken, berzah alemini elest bezmi ile karıştıran ilahiyatçı kısmi bir morarma gösterse de durumu acil olmadığı için sadece sakinleştirici yapıldı. bunun sonucunda uyanık olduğu süre içinde dudaklarından şunlar döküldü: google kafirdir!

..

ah demek istiyorum
dağlara acımadan.
sen gittin
ben bitmedim
aynıyım ben
sadece biraz daha kırık
aynı yerlerde oturuyorum
saçım aynı sayılır,
gün geçtikçe uzuyor, dip boyam gelmiş.
çayı yine şekersiz ve demli içiyorum
sınavlara giriyorum.
günlerim boş geçiyor anlayacağın.
dokunduğun yerlere tekrar, tekrar dokunuyorum.
dokunurken kayıyor ayağım, aklım.
müjdeler olsun! leylanın yeni bir kızı doğuyor


yeni gözlerle karşılaşıyor gözlerim
sadece gözlerim
kalbim kör oldu biraz.
deniyorum, hocalara gidiyorum, muska yazdırıyorum
kalbimin gözü açılsın diye.
sır kapısı felan izliyorum.
nafile.
özlediğimi özlüyorum.
geçmişi özlüyorum.
temiz havayı içime çekiyorum.
havayı aldım, olsun.
o da güzel


sen de güzeldin.
harika olabilirdi.
hala olabiliriz.
olamaz diyorsun.
yanlış mı anladım
zaten yanlış anlamaya meyyalimdir.
iyi
çok iyi
görmüyorsun ama
görmeni de istemem
çok üzgünüm ve
havaya karışık yağışlı yağmur var.
muson mevsimi yaşıyorum.

ne dediğimi bilmiyorum!

.

Seni sevdiğimi göreceksin sevmediğim zaman,
çünkü iki yüzüyle çıkar karşına hayat.
Bir sözcük sessizliğin kanadı olur bakarsın
ateş de pay alır kendine soğuktan.

Seni sevmeye başlamak için seviyorum seni,
sana olan sevgimi sonsuzlaştıracak
bir yolculuğa yeniden başlamak için:
bu yüzden şimdilik sevmiyorum seni.

Sanki ellerimdeymiş gibi mutluluğun
ve hüzün dolu belirsiz bir yarının anahtarları
hem seviyorum, hem de sevmiyorum seni.

Sevgimin iki canı var seni sevmeye.
Bu yüzden sevmezken seviyorum seni
ve bu yüzden severken seviyorum seni.


Pablo Neruda

8 Mayıs 2010 Cumartesi

romeooooooooooooooooo


uzun zamandır bu oyuna gitmek istiyordum ya -romeo&juliet- e nihayet gidebildim, sayılır. yine balkon manzaralı bir seyirdi..yönetmen bunu post modern yorumlamış, yorumlamış da bu kadar modern bişey de beklemiyordum.kız ve oğlan zırt pırt öpüşüyorlardı. bu son diyosun, yine yine yine, böö yani. hani filmde felan çekiliyo da canlı canlı hiç çekilmiyor. ben yine olayı sanat boyutunda değerlendirip çok umursamadım ama şeyma daha fazla dayanamayıp çıktı( tasavvufa girmenin yararları işte). o sırada benim konsantrasyon da gitti, ayrıca çantamdan yere dökülen her şey de buna dahil. neyse birinci perdenin bitimine kadar izledim, sonra şeyma'nın yanına gittim. saat 22.00ı çalıyordu:) daha sonra ona gitmesini söyledim, o da annem gibi yok seni bekleyeceğim dedi ve beni sinir etti. ben de vicdan yapıp onunla eve döndüm. bazen arkadaşlarımı özlüyorum, aslında çoğu zaman. aslında ben oyuna devam ederdim ya, neyse, ben iyi bir insanım galiba.

ve çalsın hande yener'den bir romeo!

yine de mert turak har'b' romeoo

1 Mayıs 2010 Cumartesi

feriyeeeeeeeeeeeeeeeee

bügün zeyneplen züpper bir plan yaptık, temeli yüzyıllar öncesine dayanan..tadilatta olup, yeni açılan feriye sinemasına gittik noktayı izlemek için.. aslında bu film tv de bile verildi ama önemli olan eski bir sinemada, operamsı bir biçimde balkondan izlemek. izlerken ayaklarını uzatmak felan filan...film beklediğimden de güzeldi. millet bizi korkutuyor ya yok sanatsal film sıkıcı olurmuş da cakkıdı çakkıdı makkıdı makkıdı :P HIH! adam tuz gölünde, tuzların üstünde film yaptı daha ne olsun.. ben bu filmi izledikten sonra sinema adına benden bişey olmaz sonucuna vardım.. hayırlısı:)

sonracıma uzun zamandır istediğim incilerden bir inci yüzük aldım. tek taşımı kendim aldım gibi bişeye döndü olay ama olsun..canım benim, çok sevdim yüzüğümü..

lanet kapitalist dünyaya burdan bağırıyorum: nedendir üsküdardaki mado'da waffle 7 lira iken, orta köyde 10lira, hem de bişeye benzese.. yedikten sonra hem kazık yediğini hem de enayi yerine koyulduğunu anlayıp boynunu büküyorsun. lanet insanlar..

ve 1 mayıs güzeldi. kimse bize saldırmadı. eylemde sonra sinemaya gelen insanlar gördüm..mayıs haziranın da geleceğini haber veriyor. ve..