Geçen ayki sayfa görüntüleme sayısı

10 Ocak 2010 Pazar

bugün


vicdan azabından duramadım gittim büyük amcamı ziyaret ettim çünkü iki hafta gecikmeli olarak gitmeyi göze alamadım..ne bileyim ama çok üzüldüm..yaşlılık çok korkunç bir şey...ve gençlik değeri bilinemez bir şey..
büyük yengem: eskiden kırk yaş bana çok büyük gelirdi şimdi seksen genç geliyor...

yağmur yağdığında insanların kaçışmalarına, 5 milyonluk şemsiyelere hucum etmelerine sinir oluyorum..yağmur altında ıslanmak insanca bir eylemdir ve tadını çıkarmak gerekir...

çok kalabalığı sevmiyorum ama bu akşam eminönü gözüme bambaşka göründü..bohek bohek oldu gözümde ve bu şehirden nasıl ayrılacağımı düşündüm..yok yok 2 sene daha burada kalabilirim...kalmam lazım..en çok tiyatroları özleyeceğim demiştim ama eminönü nü de...

uyku sen ne merem bir şeysin ya hu...otobüste vapurda uyuyan uyuyana..kendimi bir an trende yolculuk yapan kemal sunal a benzettim..herkes ağzını açıp esnemiş, sonunda soyulmuştu..bugün de herkes öyleydi...hatta çaprazımda oturan adamın ağzından su bile aktı..adam hiç bozuntuya vermedi...ve benim yine aklıma fotoğraf makinesi geldi..

ay iyi bir makine almadan ölmek istemiyorum
bohek çekmeden ölmek sitemiyorum.
şu büyük yolcu gemilerinde seyahat etmeden ölmek istemiyorum..
hem şefaat, hem de seyahat ya resulullah!!!!!!!!!!!

fonda yeşim salkım var..tavsiye ederim...

sis ve gece hakkında: ahmet ümit in kitabından uyarlanmış..ben de kitaba ayıracak vakit yerde filmi izlerim dedim..ama filmde o kadar boşluk vardı ki..bir sonun güzel bağlamış yazar.zaten başroldeki kadına hayatım boyunca uyuz olmuşumdur.oyunculuk diye bir şey yok..gerizekalı kızı oynayan bile ondan iyiyidi..fakat çekim tekniği bakımından çok beğendim...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder