Geçen ayki sayfa görüntüleme sayısı

15 Eylül 2012 Cumartesi

hint filmlerindeki dandiklik ve müslümanların masumiyeti

son zamanlarda hint filmleri arşivimi rukiyeyle delik deşik ettik. biraz ders çalışalım bir film izleriz gibi heyecan verici bir gelişmeyle çıktığımız yola bir film izleyelim, bir film daha izleyelim diye devam ediyoruz. ders olayını düşürdük canısı. sağlık olsun. hani bu harç işine de yetişemedik ya yine sağlık olsun.

hint filmlerine başlamam üniversite 3. sınıfa tekabül ediyor(fanaa). o zaman daha gerçekçiydi hayat. biraz ders çalışalım film izleriz ideali gerçekleşmişti. sonrasında tabi araya onlar bunlar şunlar girdi ve geçen yıla kadar ben boş yaşamışım(!) dedirten filmler izledim. her öğretmenin izlemesi gereken black, 3 idots, taare zameen par filmleri bizi mest etmişti. idealisttik ve bunları da izleyince uçuyorduk. testler, quizler havada uçuşuyordu. yatmadan kafamda ertesi gün ne yapacağımı, derse nasıl bir şeyle girsem etkileyici olur diye düşünüyordum. bunlar güzel şeylerdi aslında. 

geçende bi blog blog gezeyim dedim. ne var ne yok. insanlar neler izliyor. hangi hint filmleri izlemek gerek diye. ismini de uzun zamandır duyduğum my name is khan( khan derken noktalı he gibi hırlatmak gerekiyor, büyük ihtimalle yazılışı da noktalı he iledir.) çıktı karşıma. hadi izleyelim dedim, bütün film siteleri bana inat kitlenmiş, küççük ladik'te yoktur bu film derken filmcide buldu ya rukiye filmi. işte bütün gelişmeler daha bi ısıttı beni bu filme. aslında öyle çok film izleyen de bi insan değilim, gerçekten havaya girmem lazım. 

filmi izlerken film hakkında en azından on kere ne diyalogçu film demişimdir. bir de orada oynayan adamı (şah ruk han) daha önce om shanti om adlı filmden hatırlayınca bende şarteller atış pozisyonuna geçti tabi. my name is khan'da iyi bir müslümanı oynayan adam om shanti om da gayet süper bir hinduyu oynuyordu. hem de öyle böyle değil. dinler tarihi dersine girersem reenkarnasyon hiç anlatmayacağım bu filmi izleteceğim. sonrasında bu ne perhiz bu ne sakatat dedim, içimden.sonrasında fanaa da oyanayan aamir khan süpersonik bir mücahitken diğer filmerinde karşımıza ne idüğü belirsiz biri olarak çıkıyordu. birden de atv'deki huzur sokağını hatırladım ve rahatladım.içimde kelebekler uçuştu. hepimiz aynı malız. ne diye elin hint fukarasını suçluyorum ki. 


müslümanların masumiyeti filmine gelirsek galiba 3megapiksellik bir telefon kamerasıyla çekilmiş. o değil de bakalım bir film neleri değiştirecek? ya da değiştirebilir? değiştirebilecek mi? en merak ettiğim konu bu. hani diğer filmleri izlerken havaya giriyoruz, özeniyoruz, bezeniyoruz ya. hatta yıllar önce çıkan the pianist adlı film iyi yahudicilik yapıp süper acıtasyon yapmıştı. ya film deyip geçmemek lazım. aslında piyasaya bakınca insanın aklına mesut uçakan'dan başka biri geliyor mu? benim gelmiyor. yönetmeni geç yıllar önce takva diye bir film vardı, allasen. tövbe estağfirullah.

7 Eylül 2012 Cuma

bir yusuf hikayesi



hz. yusuf'un kıssası bir çok hikayeye örnek olmuştur ve olacaktır. işte fahri'nin hikayesi de öyle. filmi izlerken aklıma milan kundera'nın var olmnın dayanılmaz hafifliği adlı kitabının adı geldi nedense. aslında ne kitabı okudum ne de filmi izledim ama bu cümle yoğunluğu gerçekten çok cazip. ve bu cümleyi bu filme uyarlarsak eğer imanlı ve ahlaklı olmanın dayanılmaz cazibesi diyebiliriz. buna ilave edecek o kadar şey var ki. bu filmi izlerken yüzlerce kez durdurup üstünde konuştuk. 2 saatlik film 5 saatte bitti. şimdi neden bahsetsem bilemedim. müslüman birinin bir hristiyanla evlenmesinden mi, poligamik evliliğin islam'daki yerinden mi, ezher ünivesitesinden mi, duyduğum sabır ve ihlas cümlesini hemen avucumun içine yazmamdan mı... ne bileyim işte.bu filmin içinde her şey var.



bu sahneye çok güldük, gülerken tabi bir tarafımız kan ağladı. sibel üresin'in efsanevik söylemleri turladı beynimde. kısa süreli bir karıncalanma hissetmedim değil. aslıında bunlar efsane de değil gerçeğini bildiğim için daha bi karıncalandım. nihayetinde de şeriatın kestiği parmak acımaz hesabı yattım, uyudum.



1 Eylül 2012 Cumartesi



harun hoca: hocam ingilizce işini ne yaptınız?
ben: bol bol yabancı dizi izledim.
harun hoca: bişey öğrenebildiniz mi peki?
ben: oh my god!