Geçen ayki sayfa görüntüleme sayısı

4 Mart 2012 Pazar

Orhan Veli diyor ya..




Beni bu güzel havalar mahvetti,
Böyle havada istifa ettim
Evkaftaki memuriyetimden
Tütüne böyle havada alıştım,
Böyle havada aşık oldum;
Eve ekmekle tuz götürmeyi
Böyle havalarda unuttum;
Şiir yazma hastalığım
Hep böyle havalarda nüksetti;
Beni bu güzel havalar mahvetti



beni bu kötü havalar mahvetti. bilgisayar ve tv'den fırsta buldukça kitap okudum. televizyonda adını sıkça duyduğum hakan günday'ın kitabını okuyorum şu an 'zargana'.. en kötü kitabı da buymuş malesef, öyle söylentiler dolanıyor ortalıkta. yine de bazı cümleler gerçekten iyi. insanın kötü yönünü ortaya döküyor h.günday, ama çok kötü döküyor. utanmadan, sıkılmadan. ve nihayetinde şunu diyorum ben, azından kitap okurkenki ben, 'herkes kadar kötüyüm, herkes kadar iyiyim'

gelelim devirdiğim ikinci kore dizisine.. secret garden. bunu emine ile izledik. güzeldi. ama şunu farkettim ki bişeylere inanmak çok önemli, çok değişik çok,çok,çok işte.. bunu melekler şehrini izlerken de farketmiştim ya neyse... secret garden'da başroldekilerin ruhları yer değiştiriyor. melekler şehrinde ise bir melek insana aşık oluyor ve sevdiği için ölümlü olmayı tercih ediyor. ya hu ben 100 milyon yıl yaşasam ve senarist olsam aklıma öyle bir şey gelmez. gelmez arkadaş. insanlarda ne hayalgücü var ve bu hayal gücünü destekleyen ne altyapı.

zeki demirkubuz dostoyevskinin yeraltından notlar adlı kitabını beyazperdeye döktü. hani benim öyle kitap yazmak için bi hayalgücüm yok ama bir kitabı sinemaya aktarmak çok güzel bir şey diye düşündüm. niye bu kadar tepki verdiğimi ben de anlamıyorum ama güzel işte. insanın düşündüğü şeyi gerçekleştirmesi güzel. geçende ilknurun annesiyle konuşuyordum. ilknurun son denemelerini sordum annesine. annesi de ilahiyat için yeterli olduğunu söyledi. ben de ilknurun psikoloji istediğini bildiğim için annesine sordum. neden psikoloji değil?o alanda da bizim gibilere ihtiyaç var. daha sonra kendimden girdim olaya. gerçekten de ama.. benim bir hayalim yoktu, hiç olmadı. edebiyatçı, sinemacı, ilahiyatçı, gazeteci gibi bir şey olmak aklıma gelmezdi. hem başörtüsü sorunundan hem de puan kırılmasından.iki şık vardı ya ilahiyat ya da din kültürü öğretmenliği.. öyle böyle okul bitti. ne olduğunu anlamadan öğretmen oldum felan filan. ama hep şartlar taşıdı beni bu noktaya. istediğim tek şey yüksek lisans yapmaktı ama istediğim tezi alamayınca bu da beni çökertti. olayları birazdan mahsun kırmızıgülün hayat devam ediyor dizisine bağlayacağım galiba. kestim.
ve okunması gerek. mervenin yüreğine sağlık.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder