Geçen ayki sayfa görüntüleme sayısı

17 Kasım 2010 Çarşamba

muhaderat


kitap okumaya susadığım günler, bu günler..
ye,dua et,sev sinemada olduğu gibi kitap olarak da beni açmadı..
onun üstünden kendimi toparlamam uzun sürdü:)

şööyle eski günlere gideyim dedim.
kitap başta sıkıcıydı ama olaylar ilerleyince kendimi film karşısında çekirdek çitleyen biri gibi gördüm:)

fatma aliye hanım gerçekten iyi, kötü olansa türkçeye fransızcaya çevrildiğinden 100 yıl sonra çevrilmiş olması..

katre-i matem ve muhaderat'ı gördükçe tarihimizin ne kadar soylu bir tarih olduğunu düşünüyorum..

bitlis'te beş gökdelen ya da new yok'ta beş minare

yani mahsun, le le mahsun oldu mu şimdi..
beyaz melek, güneşi gördüm ne kadan ne kadan güzeldi!! hepsinde ölesiye ağlamış bir insan olarak yine kendimi ağlamaya ayarlamıştım kii, aradan sonra ikinci bölümde başlayacak galiba bir şeyler diye diye film bitti, oldu mu şimdi..

sevemedim.
beğenmedim.
yakıştıramadım.

10 Kasım 2010 Çarşamba

sonbahar


bazen okan bayülgene hak veriyorum, çocuğunun adını istanbul koyduğu için,
bazen teomanı çok seviyorum istanbulda sonbahar adlı şarkıyı sunduğu için,

ne güzeldir istanbulda sonbahar, hele sarının her rengine bürünmüş yapraklardan koparmak, serin rüzgarı yüzünde hissetmek, otobüs beklerken gecikmesini dilemek, dışarıda çay içmek, kantin önünde ders çalışmak, kedilerle oynaşmak çok daha fazlası..

ben bu sonbaharı çok sevdim her ne kadar samsun-istanbul hattında fazla takılı kalsam da.

bizimkilere hep dediğim şey: galiba bu yıl beni istanbul sevmiyor, kovuyor beni..